3 Aralık 2009 Perşembe

Hayat ne garip... Vapurlar filan...

Hayatın ne kadar garip olduğunu anlatmaya çalışacak değilim... Sadece saçmalık had safhadadır hayat dediğimiz playgroundda... Bir vapura binip sevgili ile martılara simit atmak isterken, kendini bir anda sarhoş kafayla Sirkeci'den transit yola girmiş bir takside bulabilirsin. Anlatmaya çalışırsın. Elde var sıfır. Radyoda çalan şarkı: Bu kez anladım... Şaka mı lan bu?

Şaka tabi ne sanıyordun? Ama kimin şakası? Orası meçhul... Hızla akar gözünün önünden iskeleye yanaşmaya çalışan vapurlar, karşıya doğru giden vapurlar... Hayat da böyle değil midir zatne? Seni bir iskele zanneden ne kadar çürük gemi varsa sana yanaşır, ne kdar güzel gemi varsa hep karşı kıyıya gider...

"Bir sigara yakayım mı abi?" diye sorarsın şöföre, buğulanan gözlerini dikiz aynasından sana bakan şöföre göstermemeye çalışarak "Yak abi, yasak ama, o yasağı koyanın ben..." der şöför...

Yaşam akıp gitmektedir, bir elinde sigara, açılan camdan taksinin içine dolan rüzgar büyük bir hınç alır gibi savururken saçlarını, deniz sakinleşir... Artık vapurlar değil büyük yük gemileridir gözüne çarpan. Yol bitmektedir. Sigara... Bitmektedir... Son bir nefes çekip aralık olan camdan atarak izmariti, radyoda çalan şarkıya takılır kulağın. "Belki Üstümüzden bir Kuş Geçer"

"Üstümüzden geçmeyen bir tek kuş kaldı zaten!" diye mırıldanırsın... Yol... Bitmektedir... İlişki... Çoktan bitmiştir... Taksiden inerken aklındaki tek şey Sirkeci'deki vapurlardır. Belki de Eminönü... Kim bilir? Gün gelir öğrenirsin bu şehirdeki herşeyin ismini...

İlişki... Bitmiştir... Telefon... Sen ne kadar bakarsan bak artık çalmayacaktır...

Vapurlar... Artık karşı kıyıdadır... Gece olur... Rakı... İçilmeyi hak etmiştir...

Şerefe!

0 yorum:

Yorum Gönder